Ben bir masalın içinden koparılıp getirildim bu dünyaya. Geldiğim yerde zaman nedir bilmezdim. Doğrusu bir mekana da ait değildim. Bir çiçeğin konuşması, bir insanın susması kanıksanmazdı orada. Susmak, bu dünyadaki gibi acı çekince yapılan bir eylem değildi. Ben acı nedir onu da bilmezdim. Acı biber dahi yoktu benim masalımda. Pamuktan bulutlar vardı. Evler ile insanların aynı boyutta olduğu, güneşin gülümsediği, güllerin dikensiz olduğu, ortasından daima uzunca bir ırmağın geçtiği, acemice çizilmiş bir resim gibiydi bu masal. Yağmur yağınca ıslanmaktan korkmayan, şemsiye nedir bilmeyen, uzakları hiç tatmamış insanlar vardı etrafımda. Benim masalımda pamuk prensese zehirli elma verecek bir cadı bile yoktu. Şiirler vardı yalnızca, şairler vardı. İsmini bilmediğimiz bir duygudan bahsederlerdi. Sanırım bu şairler de benim masalıma şu dert diyarından koparılıp getirilmişlerdi. Bu masal şairlerin üzerinde emanet gibi duruyordu. Bu dünyadaki abus insanların gölgesi bile çatmamıştı oraya. Kışları insanlar evlerine hep birlikte çekilir, birbirlerinden hiç kopmazlardı. Girift duygular yoktu, sevgiden mutluluktan başka bir his uğramazdı bize. Gözler mutluluktan yaşarır, Anneler hiç üzülmez, çocuklar hiç üzmezdi. Koşar adım yetişmeye çalışmazdık dünya işlerine, ama hiçbir gönüle de geç kalmazdık biz. Ah şu mağrur güvenilir casino siteleri dünya, benim masalımda mağrurluk nedir bilinmezdi. Ah bana hasreti öğreten dünya, biz ayrılık nedir bilmezdik.Şimdi ise oturmuş bir köşede şu dünyanın alışıldık zamanlarını durduracak birini bekliyoruz. Ama gelecek mutlaka. Bir gün ellerinde pamuktan şekerler ile gözlerinde dudaklarındakini aratmayan bir gülümseme ile çıkıp gelecek. ''İşte benim dünyam'' diyeceğiz.   Kevser TOPAL